mektuplar : erbil - sermet : yaman kayıhan : 29122001 | ||
1 9 5 0 25 Ağustos 1950 Canım Erbil'im, Bu sefer buna ne oldu demeğe başladın değil mi ? Öldü mü, işi mi var, hastalandı mı, darıldı mı .. Ne desen de .. hakikaten bu sefer cevabı çok geciktirdim. Bu sıralar izinli ayrılacağım için hiç iş bırakmak istemiyorum. Arkamdan okumasınlar. Aksi gibi bir arkadaş da bir haftalık rapor aldı. Onun işleri de bizimkilerin üstüne bindi. Halimi sorma. Bu sefer de kendi işimi yapmaya vakit bulamaz hale geldim. Yoksa darılmış filan değilim. Sıhhatim bildiğin gibi. Keyfim de öyle. Mektubunu uzun yazdıkça karşımda gibisin. Fakat buna mukabil ben sana uzun yazamıyorum. Resim de yollayamıyorum. Havadis bulamıyorum ki. Ankara'dan, monoton bir hayat içinden ne bulur da yazarım. Tabii hiç değil mi ? Bu hiçten de birşeyler bulup yazabildiğime şükrediyorum. Resim pek hoş. İnsan özleyince daha da hoş geliyor ve el, o güzelim resmini olsun dudaklarına götürmekten kendini alamıyor. Yalnız elimdeki yaprakların kokusu pek iyi değil. Sizin bahçenizde de ondan başka yeşillik yok galiba. Ya o artistik, orijinal, tozlu resimlere ne buyurulur ? Şeytan bu sefer de ikisinin ortasına gir yat diyor. Bilmem yatar mısın ? Can kız. Benim nasıl oldu da böyle hastaneye yatmaya, tedaviye karar verdiğimi soruyorsun ? Ben de anlamadım doğrusu. Eğer senin de parasızlıktan İstanbul'a gelememen .. seni özlemek filan olmasaydı, hiç de böyle bir şeye niyetim yoktu doğrusu. Eğer vazife uydurabilseydim, o zaman ona da hacet kalmayacaktı. Ona muvaffak olamayınca hastalığı bahane edip kapağı oraya atmaktan başka çare kalmadı ki. Bu bahane ile de senin istediğin olmuş oldu, değil mi ? Herkes, evdekiler de vazife ile gideceğimi biliyor. İnşallah bir falso vermeyiz de aleme rezil olmayız. Bayramda veya bayramdan sonra buradan ayrılacağım. Yalnız, hastane işini kat'i olarak birşeye bağlamış değilim. Bu bir iki gün içinde neticeyi alacağım. Olmadığı takdirde dediğim günlerde gene geleceğim, ama 1 aylık izinle. Bunun için bana mektup yazma, dairede kalır, elime geçmeyebilir. Böylelikle de biraz dinlenmiş olursun. Yahutta gene yaz, geldiğimde alırım. Ben imkan bulduğumda sana yazarım, olur mu canım ? Şaka filan derken günler azaldı. Günler azaldıkça da sabırsızlanıyorum. Bir tarafta da sana kavuşmanın, seni kucaklamanın sevinci içindeyim. Sana öyle sarılacak, yanaklarından, ateşli dudaklarından öyle öpeceğim ki .. Ama sen de aynı mukabeleyi gösterecek misin ? İstersen gösterme. O zaman da ceza olsun diye ısırırım seni. Sokağa çıkamazsın. Ona göre düşün, taşın, kararını ver benim yaramaz, afacan sevgilim. Şaka bir tarafa pek çok özledim. Hep kendimden bahsettim. Sen nasılsın ? Kilolar tabii tümen tümen. Patatesleri ye, iç Çamlıca suyunu, yat aşağı .. oh .. gel keyfim gel. Geldiğimde ben de kollarımda çiftlikteki gibi tutacağım, bakalım fark ne kadar ? Yazılarıma bu sefer de burada son vereceğim. Seni bütün kalbimle, hasretle kucaklar, yanaklarından, ateşli dudaklarından binlerce defa öperim sevgili Erbil'im. Sermet.
31 Aralık 1950 Erbil. Zarfı eline aldığın zaman acaba kimden diye merak ettin mi bilmiyorum. Hep Ankara'dan gelecek değil ya .. bu seferki de Sermet'den. Tabii şimdi meraktan kurtuldunuz .. Fakat yeni bir merak değil mi; acaba ne oldu ? Geçen Pazar günü, sizinle beraber olmanın sevinci içinde oradan ayrıldım. İyi idim. Neşeliydim. Pazartesi günü akşam ne oldu anlayamadım. Şiddetli bir kriz ve arkadan ateş. Dokuz aydır girmediğim yatağa girdim. Doktor grip dedi. Ertesi akşam gene aynı hal ve daha da şiddetli. Ateşte 39O'a yükseldi. Penisilin'e başladılar, bugün kendime gelebildim. Fakat halsizlik ve bulantı henüz geçmedi. Bugün için neler düşünüyordum. Yarın size gelecek, yeni yılınızı tebrik edecek, sizin yanınızda biraz olsun üzüntülerimi unutacak, birbirimize dertlerimizi anlatarak teselli olmaya çalışacaktık. Doktor dışarı çıkmamı men etti. Bu sebeple gelemeyeceğim Erbil. Merak edecek vaziyetim yok, ama bırakmıyorlar. En az bir hafta istirahat etmelisin diyorlar. Dışarıdan bir kart aldırıp, onunla olsun yeni yıl için iyilik temennilerinde bulunayım dedim. Ona bile muvaffak olamadım. Özür dilerim. İnşallah bu sefer bir mani çıkmaz da haftaya Pazar'a gelirim. Dün gece de eve telefon ettim. Annemle, Nejat'la konuştum. Tabii hiç bir şeyden bahsetmedim. Bol keseden iyiyim dedim. Size çok selamları var. İyi yıllar temenni ettiler. Siz nasılsınız ? Aman Erbil kendini üşütmemeye gayret et ve daima neşeli ol. Bizim için en iyi şey neşeli olabilmek (!). Yazılarımı daha fazla uzatıp, dertlerimle sizi üzmek istemem. 1951 yılınızın sağlık içinde, neşeli, şanslı ve başarılı geçmesini diler, selam ve sevgilerimi yollarım. S. Kayıhan |
||