arthur rimbaud : 08012003  
 


Jean Nicholas Arthur Rimbaud 20 Ekim 1884'te Fransa'da Charleville'de doğdu. Babası Frederic Rimbaud, Lion garnizonunda yüzbaşıydı. Annesi Vitalie Cuif bir köylü ailesinin kızıydı. Babası 1860 yılında ailesini terketti ve Grennoble'daki garnizona katıldı. Rimbaud annesi tarafından çok sıkı bir şekilde eğitildi. Lisede başarılı bir öğrenci olan Rimbaud özellikle Latince'de başarılıydı.

Fakat son derece zor, sinirli ve asi bir karaktere sahip olan Rimbaud, kısa bir süre sonra aile ortamına, ahlak ve din kurallarına karşı çıkmaya başladı. 1870'te retorik hocası Georges Izambert, Rimbaud'nun edebiyat yeteneğini anlayıp, onu yazmaya teşvik etti.

1870-71 olayları onun çocukluk yıllarından beri içinde taşıdığı isyancılık ve macera arzusunu daha belirgin bir hale getirdi. Savaş başladıktan sonra çok genç yaşta yazdığı şiirler ile Paris'e kaçtı. Bunların arasına daha sonra ölçülü ve kafiyeli şiirler eklendi : Le Bal des Pendus (Asılmışlar Balosu), Accroupissement (Çömelme), Les Assis (Oturmuşlar), Les Chercheuses de Poux (Bit Kıran Kadınlar) ..

Paris'e giderken bileti olmadan yolculuk yaptığı için tutuklandı. George Izembert tarafından kurtarılan Rimbaud, O'nunla Douai'de buluştu ve beraber Charleville'e döndüler .İmparatorluğun çöküşünü alkışlayan Rimbaud, Devrim Hükümetini mutlulukla karşıladı.

Şiirlerinde sert bir dille III. Napoleon'a, burjuva sınıfına, ve katolik kilisesine saldırılarda bulunan Rimbaud, Les Effares (Şaşkınlar) de fakir çocuklara, Le Dormeur du Val (Vadide Uyuyan Adam) de ise savaşta ölenlere duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Bu süre boyunca amacı Paris'e gidip oradaki sanat çevrelerinin içine girmek ve şiirlerini yayınlatmaktı.

1871 Eylül'de bu amacı gerçekleşti. Şiirlerine hayran kalan Verlaine, Rimbaud'yu. Paris'e davet etti. Paris'e geldiği zaman yol boyunca yaşadığı macerayı sembolist bir şekilde anlatan Bateau Ivre (Sarhoş Gemi) adında uzun bir şiir yazmaya başladı.

Davranışlarının kabalığıyla çevresini şaşırtan Rimbaud'nun Temmuz 1872'de Parisi terketme kararını Verlaine de onaylayarak o'nu yalnız bırakmadı. Beraber Belçika ve Almanya'da gezgin bir hayat yaşadılar. Bu süre boyunca Rimbaud daha sonra Tanrısal Esinler (Illumminations) kitabında yayınlanacak şiirlerini yazdı.

Sembolistlerin 12 yıl sonra tekrar keşfedecekleri serbest şiiri (özgür koşuk) Rimbaud 1872 sonunda yarattı. Bu şiirler Vers Nouveaux et Chansons (Yeni Mısralar ve Şarkılar) adı altında Iluminations'da yayınlanacaktı.

1873'te Verlaine Rimbaud'yu Brüksel'de tabanca ile yaraladı. Kendi din değiştirdikten sonra, boş yere Rimbaud'nunda inanmasına çalıştı. 1875'te Stuttgart'ta son bir kez daha görüştükten sonra bir daha karşılaşmadılar.

Brüksel'de yaşanan bu dramdan sonra 1873'te Rimbaud bütün deliliklerini, taşkınlıklarını anlatan Une Saison En Enfer (Cehennemde Bir Mevsim) adlı şiir kitabını yazdı.

Hemen sonuç almasa da Une Saison En Enfer'deki 'elveda', anlamına kavuşmakta fazla gecikmedi. 1875'te Rimbaud şiir yazmaya son verdi. Yolculuklar ve egzotik maceralarla dolu daha az coşku verici, ama daha hareketli yeni bir yaşama başladı.

Avrupa'ya geri döndükten sonra bir süre Avusturya, İtalya ve Almanya'da kaldı. 1877'de Hollanda ordusuna katılarak Cava'ya kadar gitti, ama çok geçmeden kaçtı. Daha sonra Kıbns'a giden Rimbaud, 1880'de Afrika'ya yerleşti. Aden ve Harrar'da ticaretle uğraşmaya başladı. Menelik'e silah satarak hızlı bir yoldan zengin olma hevesine kapıldı. Coğrafya ve Le Bosphore Egyptien dergilerinde Afrika gezileri yayınlandı.

On yıl sonunda işleri iyileşen Rimbaud, dizindeki bir tümörden dolayı tedavi olmak üzere Fransa'ya döndü. Marseille'de bir bacağı kesilen Rimbaud birkaç ay sonra 10 Kasım 1891'de Conception Hastanesinde öldü.

Eserleri: Une Saison en enfer (Cehennemde Bir Mevsim, 1873), Poésis (Şiirler, 1886), Illuminations (Aydınlanışlar, 1873) ve Mektuplar (1891).

 
 

 


cehennemde bir mevsim

aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım, önüne bütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların döküldüğü bir şölendi.

bir akşamdı dizime oturttum güzelliği -terslik edecek oldu- iler tutar yerini bırakmadım ben de.

bayrak açtım adalete karşı.

aldım başımı kaçtım. ey büyücüler, size ey bahtsızlık, ey nefret, hazinem, size emanet.

azmettim, söndürdüm içimde insan ümidi adına ne varsa. bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım üzerlerine boğayım diye cümle sevinci.

cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken mavzerlerin kabzalarını. seslendim salgınlara, boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. tanrı bildim musibeti. gırtlağıma kadar battım çamurlara. cürmün ayazında kurundum. hop oturup hop kaldırdım çılgınlığı.

bana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı.

derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak üzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak geldi, dedim belki de yeniden heveslenirim.

hayr'mış meğer o anahtarın adı- anlaşıldı ben bir düşteymişim.

"sen canavar kalacaksın..." falan filan ... atıp tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan. "ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle bağışlanmaz günahın."

ah, canıma yetti arttı- kuzum şeytan, nolur daha bir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda kalmış alçaklıklar varadursun, sen ki yazarda tasvir, öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için kopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları.

 
 



sensations

par les soirs bleus d'été, j'irai dans les sentiers,
picoté par les blés, fouler l'herbe menue :
rêveur, j'en sentirai la fraîcheur à mes pieds.
je laisserai le vent baigner ma tête nue.

je ne parlerai pas, je ne penserai rien :
mais l'amour infini me montera dans l'âme,
et j'irai loin, bien loin, comme un bohémien,
par la Nature, - heureux comme avec une femme.

duyum

mavi yaz akşamları, patikalarda, dalgın
gideceğim sürtüne sürtüne buğdaylara.
ayaklarımda ıslaklığı küçük otların
yıkasın, bırakacağım başımı rüzgâra.

ne birşey düşünecek, ne bir laf edeceğim;
ama sonsuz bir sevgi dolduracak içimi;
göçebeler gibi uzaklara gideceğim;
mes'ut, sanki yanımda bir kadın varmış gibi.

çeviren : orhan veli kanık

helecanlar

yazın mavi akşamlarıyla ineceğim patikalara
buğdaylarla bezeli ufak otları çiğneyerek:
ayaklarımda o tazelik, aklım bir karış havada
bırak yıkasın çıplak başımı rüzgar diyerek

konuşmayacağım, düşünmeyeceğim bir an bile:
lakin tırmanacak içimde bitmekbilmez aşk
ve ben uzağa, uzaklara gideceğim derbedercesine
doğayla, ve mutlu, sanki bir kadınlaymışçasına

çeviren: reha yunluel

sansasyon

ekili tarlalardan, mavi bir yaz akşamı
ince otlar üstünden, yollara düşeceğim.
dalmışım, bir serinlik alacak tabanımı
havalansın saçlarım yele koyvereceğim.

düşünmeyeceğim hiç, tek söz etmeyeceğim.
beni yüceltecektir bitmez tükenmez sevi
başıboş uzaklarda, eriyip gideceğim
doğayla mutluyum ben, sanki kadınla gibi.

çeviren: faruk sur

his

gezineceğim mavi yaz akşamları patikalarda,
ezerek cılız otları, benekli buğdaylar arasından
dalgın, serinliğini hissedeceğim ayaklarımda!
açık başımı terkedeceğim yıkanmağa rüzgara!

konuşmayacağım, asla düşünmeyeceğim
fakat hudutsuz bir aşk kaplayacak benliğimi;
ve ben bir çingene gibi, uzağa, çok uzağa gideceğim
tabiatın koynunda bir kadınla yaşar gibi.

çeviren: oğuz arıkanlı